Ana Sayfa Yazarlar 22.03.2025 42 Görüntüleme
Batmakla Kaybolan Mahbub: Kalbin Ebedi Arayışı

Batmakla Kaybolan Mahbub: Kalbin Ebedi Arayışı

“Batmakla kaybolan mahbub”… Bu söz, asırlar ötesinden yankılanan bir çığlık gibi. Kalplerimizin derinliklerinde hissettiğimiz o tanıdık boşluğu, o ebedi arayışı dile getiriyor. Peki, günümüz insanı bu arayışın farkında mı? Yoksa geçici heveslerin, sahte sevgilerin peşinde mi koşuyor?

Sosyal medya platformlarında parlayan “beğeniler”, tüketim kültürünün göz kamaştıran vitrinleri, anlık zevklerin tatmini… Bunların hepsi, batmakla kaybolan mahbubun suretleri değil mi? Gerçek ve kalıcı olanı ararken elimizde kalan, sadece bir avuç sanal tatmin ve bir yığın maddi eşya oluyor.

Oysa kalbimiz, fani olanla tatmin olmaz. Onun aradığı, ebedi ve baki olandır. İşte tam da bu noktada Allah’a duyulan aşk, bir pusula gibi devreye girer. Bu aşk, bizi geçici olanın ötesine, hakikatin, iyiliğin ve güzelliğin kaynağına yönlendirir.

Allah aşkı, insan ruhunu bir kuyumcu titizliğiyle işler. Kibir, bencillik, haset gibi pasları temizler; yerine tevazu, şefkat ve merhamet gibi cevherleri yerleştirir. Böyle bir aşkla yoğrulan ruh, artık batmakla kaybolan mahbubun peşinde koşmaz. O, ebedi sevgiliye, yani Allah’a yönelir.

Bu yöneliş sadece bireysel bir arayış olmaktan çıkıp toplumsal bir dönüşüme de kapı aralar. Allah aşkıyla dolu kalpler, birbirine karşı şefkat ve merhametle dolar. Toplumda dayanışma, yardımlaşma ve adalet duygusu güçlenir.

Manevi bir uyanış, işte bu noktada zorunluluk hâline gelir. Batmakla kaybolan mahbubun peşindeki yorgun ruhlar, ancak Allah aşkının şifalı sularında dinlenebilir. Bu uyanış, insana kendini, evreni ve Rabbini tanıma fırsatı sunar.

Unutmayalım, gerçek aşk ve mutluluk ancak baki olanda bulunur. Kalbimizin ebedi arayışı, bizi batmakla kaybolan mahbubun sahte parıltılarından uzaklaştırıp ebedi sevgiliye, Allah’a ulaştırmalıdır.

An’da Saklı Sonsuzluk

Zamanın gizemli doğası, insanlığın varoluşundan beri merak konusu olmuştur. “Ezel şu andır, ebed şu andır, kadim şu andır” sözleri, zamanın doğrusal bir akıştan ziyade iç içe geçmiş katmanlardan oluştuğunu ima eder. Ezel, başlangıcı olmayan geçmişi; ebed, sonu olmayan geleceği; kadim ise hem ezeli hem ebedi olanın özünü temsil eder. Bu üç kavramın anda buluşması, zamanın aslında bir illüzyon olduğunu ve gerçekliğin yalnızca şu anda var olduğunu gösterir.

Peki, bu anlayış hayatımıza nasıl bir perspektif kazandırır? Geçmişin pişmanlıkları ya da geleceğin endişeleri yerine, anın sunduğu sonsuz potansiyele odaklanmamızı sağlar. Her an, ezelden bir parça taşıdığı için değerlidir ve ebede açılan bir kapıdır. Kadim olanın bilgeliği ise, anı en dolu şekilde yaşamamız için bize rehberlik eder.

Bu bilgeliği hayatımıza nasıl geçirebiliriz? Öncelikle, zihnimizi ve kalbimizi ana açarak. Dikkatimizi dağıtan her şeyden arınarak, anın sunduğu deneyimlere tam anlamıyla teslim olarak. Ve en önemlisi, her anın içinde kendi özümüzü, kadim olanı aramaya devam ederek. Çünkü zamanın sırrı, belki de her birimizin kendi anında saklıdır.

Yazar Hakkında

Adı Soyadı:

Mesleği: Gazeteci


''Doğru Habercilikte Biz Her Yerdeyiz''
şekerpınar cam filmi çayırova cam filmi çayırova led xenon
toptan eldivenkocaeli toptan eldivenkocaeli eldiven toptancısı
Tema Tasarım |
Yazarlar
Video
Galeri