Son günlerde sokaklara dökülen grupların niyetini iyi okumak gerekiyor. Zira mesele, devletin bekası değil, belli siyasi figürlerin bekası etrafında şekilleniyor. Demokratik hakların kullanılması ile kaos çıkarmak arasında ince bir çizgi vardır ve görüyoruz ki bazı gruplar bu çizgiyi bilinçli olarak aşmaktadır.

Özellikle üniversite öğrencilerinin sokaklarda siyasi polemiklerin bir parçası haline getirilmesi, iyi niyetli bir toplumsal hareketten çok, belirli odakların manipülasyon aracı haline dönüştüğünü gösteriyor. Gençler, sorgulayan ve düşünen bireyler olarak ülkenin geleceğinde söz sahibi olmalıdır, ancak bu söz hakkı şiddet ve provokasyonla değil, fikir üretme ve demokratik yollarla kendini göstermelidir.

Son gösterilerde polisimize taş atan, güvenlik güçlerine saldıran ve kamu düzenini bozan grupları masum gösterme çabası, aslında toplumun huzuruna kasteden tehlikeli bir oyunun parçasıdır. Güvenlik güçleri, kamu düzenini korumak için görev yapmaktadır ve onları hedef almak, devlet otoritesini sarsmaya yönelik bir girişimdir.

Ülke olarak birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Gençlerimizin enerjisini sokak çatışmalarına değil, bilime, sanata ve üretime yönlendirmeliyiz. Siyasi kutuplaşmaların tuzağına düşmeden, ortak bir gelecek inşa etmek için akıl ve sağduyu ile hareket etmek en büyük sorumluluğumuzdur.

Bu süreçte devletimizin, halkın güvenliği ve toplumsal huzuru koruma konusunda kararlılıkla hareket etmesi gerekmektedir. Provokasyonlara karşı uyanık olmalı, sokakların karışmasını isteyenlere karşı milletçe dik durmalıyız.

Unutulmamalıdır ki, gerçek demokrasi kaos ile değil, sağduyu ve ortak akılla güçlenir.