Vakıf mevzuatı, UNESCO sözleşmesi, AİHM, AYM ve Yargıtay içtihatları ile Danıştay müktesebatını dikkate alarak karar verdik
Danıştay 10. Daire Başkanı YILMAZ AKÇIL: MEVZUAT, İÇTİHAT VE MÜKTESEBATLA HUKUKİ KARAR ALDIK
FATİH Sultan Mehmet Han’ın, ilelebed cami olarak kullanılması iradesi ile gelecek nesillere vakfettiği Ayasofya’nın statüsü hakkındaki tarihi karara imza atan Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil, zorlu sürecin dönüm noktalarını SABAH’a anlattı.
30 yıllık birikimimizle tamamen hukuki değerlendirme yaptık. Vakıf mevzuatını, Fatih’in vakıf senedini, UNESCO Sözleşmesi’ni, AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatları ile Danıştay’ın müktesebatını dikkate alarak nihai karara vardık.
Vakıf mallarının maliki devlet değil, vakıfların bizatihi kendisidir. Devlet, vakıf mallarının amacına uygun kullanımının emanetçisi konumundadır. Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’na ait taşınmaz ve hayrat statüsündedir. Vakfedenin, taşınmazın ilelebed cami olarak kullanılması yönündeki iradesi esastır. Vakıf hukukunda, vakfedenin iradesi hilafına yapılan iş ve işlemlerde zaman aşımının işlemeyeceği açıktır.
Danıştay’da daha önce vakıfların statüsü, Fatih’in vakıf senedindeki tahsis amacına aykırılık yönü ile ilgili bir hüküm kurulmamış. Daire olarak bizler, 1934 yılındaki Bakanlar Kurulu kararının esastan incelemesini yaparak kapsamlı bir hukuki sonuca varmış olduk.
Anayasa Mahkemesi, vakıflar için “Kökü, İslam hukukuna dayanan, temelinde vakfedenlerin iradesi bulunan, bir sosyal yardım kurumu” tanımlaması yapıyor. Bir mülkün, hak ve gelirlerinin özel mülkiyetten çıkarılarak kamu yararına tahsis edilmesi durumuna işaret ediyor. Yargıtay içtihadı ise Osmanlı dönemi hukukçularının yorumlarına atıfta bulunarak vakfedilen malın ve menfaatinin, Allah’ın kullarının olduğunu, vakfedenin iradesinin esas kabul edilmesi gerektiğini kayda geçiriyor.
UNESCO sözleşmesinde, Ayasofya’nın kullanımının iç hukukumuza göre belirlenmesinin önünde engel teşkil eden bir hüküm yok.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi vakıfların statülerini, sahip oldukları hakları teminat altına almayı önemsemiş.